Maslow
bugün yaşasaydı hiyerarşiyi böyle çizerdi.
İnsanların
istekleri, alışkanlıkları, konuşmaları, ilgileri ve hatta uyanma şekilleri bile
gün geçtikçe değişiyor. Hangimiz uyanır uyanmaz kahvaltı hazırlamaya
girişiyoruz? Çoğu insan, uykusunu açmak için kahve… Hayır, insanlar artık sosyal medyayı kullanıyor! Akşam onda
girilen yatakta bire doğru anca gözümüzü kapatıyoruz. “Daha fazla Facebook, daha fazla Twitter” diyerek sosyal medyanın
kökünü kuruttuk. Uyanır uyanmaz kendimizi bulduğumuz tek yer; sosyal mecralar.
Elimizde olsa çapaklarımızı da applicationlarla yok edeceğiz.
Facebook
hesabınızın hacklendiğini düşünün. Dünya başınıza yıkılır, değil mi?
Güvenliğinizin tehdit altına alındığını düşünür, korku dolu saatler
geçirirsiniz; fakat esas tutsağın zihniniz olduğunu bir türlü fark etmezsiniz.
Reel yaşamda bedeni ele geçirilen kişi; “Bırakın,
ölmek istemiyorum.” diye haykırırken; hesabı hacklenen kişi: “Sanal benliğimi öldürmeyin, hayattan
kopmak istemiyorum.” der. Her ikisi de neredeyse eşit birer cinayet olarak
algılanır!
Arkadaşlarımızla buluşma ayarladık. Kafeye
gittik.
-
”Wifi
var mı?”
-
“Var
efendim, az pişmiş mi istersiniz, çok pişmiş mi?”
Önce
menü sorulur! E tabi, hayata bağlanmak lazım önce. İkinci aşama, 'check in' mevzusu. Eğer bulunduğumuz
yeri belirtmezsek hayaletlerimiz dolaşır orada. Check in tamamlandıysa, bedenin
de ruhunla bütünleşmiş olur. Arkadaşlar sohbete girer:
“Geçen bir tweet okudum, çok
iyiydi.”
“Ayşe Facebook’tan bir fotoğraf
paylaşmış gördünüz mü?”
Eee
hayat nasıl?
“Çok
dijital.” E tabi, biz de sanal benlikleri eleştirmek için buluşuyoruz ne de
olsa. Mobil ekranlara hipnotize oluyoruz. Ne çevremizdeki yüzleri görebiliyor
ne de ayırt edebiliyoruz. Hafızamızda yer eden şeyler; okuduğumuz tweetler,
Facebook paylaşımları, kimin nerede olduğu vs. Sonuç: “Hadi kafeye gidip telefonlarımızla oynayalım!”
Ailemizle
ne kadar zaman geçiriyoruz? Günde iki saat? Bir saat? Yarım saat? Geçen gün,
elektrikler kesildi, sohbetimiz açıldı. Ailemle iki saat sohbet edebildik.
Meğer babamın beyazları artmış, annem beş kilo vermiş ve koltuklar değişmiş!
Twitter’da
bini aşan takipçin mi var? Reel hayatta olmadığın kadar değerli ve sıra
dışısın. Çünkü orada paylaşımlarının beğeni sayısına ve takipçi sayına göre
değer görüyorsun. Bu yalan dünya tatlı geliyor, kopmak istemiyorsun.
Kendini
hangi hayatta gerçekleştiriyorsun? Sanal mı reel mi? İnsanlar, nerede takdir
edilirse orada tatmin olur, başarıyı hisseder. Dijital dünya kollarını açtı,
seni teselli etmeyi bekliyor. Wifi, ihtiyaçlar hiyerarşisine sızan bir hipnoz makinesi!
Öyleyse hep bir ağızdan: "Vayfayla bağlan hayata, hayata bağlan vayfayla.”
Öyleyse hep bir ağızdan: "Vayfayla bağlan hayata, hayata bağlan vayfayla.”
Başak ULUSOY
05.05.2014
Eskişehir YeniGün Gazetesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder